Kalpteki Düşünceler...

Hani bazen olur ya... Bir ağırlık çöker kalbinize... Nedenini bulamazsınız ne kadar düşünseniz de... Bu ruh hali beni yazmaya ittiği için çok severim mesela...
Şimdi diyenler olacaktır. "Bize ne bundan." Haklısınız aslında. Size ne! 

Duygu durumu ve yazmak arasında kesinlikle bir ilişki var. Mesela; moralim bozuk olduğunda travması olan bir karakter yazmak, duygularımı ona aktarmak çok kolay. Ama mutlu olduğumda bu karakteri yazarken devamlı espriler katarım konuşmasına.
Ya da bir yaz kurgusu yazarken keyfimin yerinde olması gerekir. Yoksa normalde çerezlik olan bir kurgu kaostan geçilmez.
Şiir yazarken de böyledir mesela. Mutluysam şiir yazamam. Acı çekiyorsam, kalbim kırıksa yazmışımdır en güzel şiirlerimi hep ben. Okulda moralim bozuk olursa kapüşonumu kapatır yazarım devamlı.
Kapüşonu neden mi kapatırım? Çünkü o benim dış dünyayla bağlantımı keser. Kendi dünyama giden bir kapı gibidir. O kapıyı kapattığım zaman kendi dünyamda, yargılanma korkusu olmadan düşüncelerimi dökerim kendime.
Son birkaç yıldır devamlı olarak söylediğim bir şey var:
Acısı olmayan insan acı yazamaz. Eğer ki bir kitapta, bir şiirde kendi yaşadığınız acıya benzer bir şeyler görüyorsanız onu yazan kişi de o acıyı yaşamıştır. Yaşanmayan acı yazılamaz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

No 26

Dertleşme Tadında...